İnsanı insan yapan nedir? İnsanoğlunun tarih boyunca farklı yanıtlar aradığı bu ontolojik sorunun izinde, yapay zekâ hayatımıza girdiğinden beri kendimi kaybolmuş hissediyorum. Varoluşumuzu anlamlı kılan ne? Düşünmek mi? Hissetmek mi? Eyleme geçmek mi? Eğitimciler olarak Eğitim 5.0’ı konuştuğumuz bu dönemde, belki de en temel sorularımızdan biri üzerine yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Okuduğum kitaplar, izlediğim sunumlar ya da katıldığım tartışmalar teknolojinin ve yapay zekânın hangi fırsatları önümüze serdiğini ve hangi korkulara kapılacağımızı dikte etmekten öteye gidemiyor ne yazık ki. Oysa ben başka bir arayıştayım. Bu arayışıma ışık tutan kişi, geçtiğimiz hafta katıldığım IB Global Conference 2025’da dinlediğim Olli-Pekka Heinonen oldu. Eski Finlandiya Eğitim Bakanı ve şu anda Uluslararası Bakalorya (IB) Genel Direktörü olan Heinonen, eğitimin dönüşümünün teknolojiden değil, insanın kendi farkındalığından doğacağına inanıyor. Ona göre insanı yapay zekâdan ayıran dört temel özellik var: (1) kasıtlı olarak paylaşmak, (2) dünya ile etkileşimde bulunmak ve ondan öğrenmek, (3) bedensel varlık ve bilgelik, (4) özen ve iyi niyet.
“İnsan olmanın ne anlama geldiğini arama ve netleştirme çağı olan bir karmaşıklık döneminde yaşıyoruz.”
Olli-Pekka Heinonen
Teknolojinin yaşamımıza ortak olduğu bu dönemde, eğitimciler olarak kendimize şu soruyu sormalıyız: “İnsanı insan yapan değerleri, öğrenmenin kalbine nasıl yerleştirebiliriz?” Lahey’de düzenlenen IB Global Conference, bu soruya yanıt arayan 88 ülkeden 1650’den fazla eğitim liderini “Our Humanity, Connected” teması etrafında buluşturdu. Heinonen’in argümanlarını güçlü bir şekilde sunarak başlattığı bu seçkin konferans, çocuklarımızı anlamlı bir hayata hazırlamanın yolları üzerine süregelen pek çok tartışmanın merkezi oldu. Zihninde binlerce soru ve merak olan eğitimcilerde ortak bir anlayış vardı: İnsan, bağlantılar kurdukça öğrenir; öğrenme, insanın özüne döndükçe anlam kazanır.
Konferansta, insan odaklı yaklaşımın yalnızca bir vizyon değil, bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Heinonen’in yanısıra ana konuşmacılardan Dr. Mo Olateju kamu-özel iş birliklerinin eğitimi dönüştürmedeki gücünü paylaştı. Kapanış konuşmasında özgün yaklaşımıyla dikkati çeken Katja Schipperheijn ise yenilik, öğrenme ve liderliği birleştiren “liminal leadership” yaklaşımıyla, çocukların sadece geleceğe hazırlanmadığını, aynı zamanda geleceği şekillendirdiklerini hatırlattı.
IB; öz farkındalık, dayanıklılık, tutku, etik sorumluluk ve empatiyi merkeze alan; hissetmeyi, duyarlılığı ve iş birliğini teşvik eden; yüksek test puanları yerine “daha iyi bir dünya” için eyleme geçmeyi yücelten yeni bir anlayışa kapı araladı. Dilerim ki bu mesajlar “romantik” bir esintinin ötesine geçer, global ve yerel pek çok sorunla boğuşmak zorunda kalacak çocuklarımıza ışık tutar, onları güçlendirir. Kaybedecek zaman yok; bugünden harekete geçmeliyiz. Aynı, seksen bin genç liderin yer aldığı bir topluluk kuran, IB mezunu Ziyaan Virji’nin dediği gibi “Yarın hiçbir zaman gelmez, bugün başla.”
Konferansın genç konuşmacılarından girişimci Arrisa Roy’un sözleri aklımda kaldı: “Farklı olmak istiyorsan, bazı şeyleri farklı yapmalısın.” Farklı yapmalıyız, ama nasıl? İyi fikirlerden yola çıkmak, her gün küçük adımlar atmak ve kalbine, aklına güvendiğin kişilerle bağ kurmak… Belki de “ripple effect” (dalga etkisi) böyle oluşur. Biraz yavaşlamak, dünyayı anlamaya çalışmak, onun bir parçası olmak ve sadece değişimi değil, değişimi yaratan tüm etkileşimlerin büyüsünü fark etmek. Eğitimciler olarak kendimizden çok mu şey bekliyoruz? Ama öğrencilerimizin tam potansiyellerine erişmesi için denemeye değmez mi?
Bu değerli konferanstan cebime birkaç mesaj attım:
1- Teknolojiyle Değil, Teknolojinin Üzerinden Öğrenmek: Yapay zekâ konferansın en güçlü temalarından biriydi. Ancak vurgulanan nokta, AI’ın eğitimdeki yerinden çok, insani becerilerle kurduğu dengeydi. Dijital okuryazarlık, eleştirel düşünme, etik farkındalık ve merak, geleceğin öğrenen profilini yeniden tanımlıyor. Mesele teknolojiyle yarışmak değil, onu insanlığın hizmetine sunmak.
2- Sürekli Gelişimle Okul İklimini Dönüştürmek: Öğretmenlerin birbirinden öğrenmesini merkeze alan araçlar, yaklaşımlar ve rutinler öne çıkıyor. Öğretmeni değerlendirmek için değil, birlikte öğrenmek için yapılan sınıf ziyaretleri, meslektaş diyalogları ve öğrenmeyi görünür kılma çabaları okul iklimini dönüştürüyor.
3- Öğretmen Eğitimi Kültürünü Sistemleştirmek: IB okullarının en güçlü yanlarından biri, sürekli mesleki gelişimi kültür haline getirmeleri. Yeni öğretmenlerin IB eğitimlerini almaları kadar, mevcut öğretmenlerin de kendini yenileme alanlarını tanımlaması önemli. Bu süreç, okulda bir öğrenme ekosistemi yaratma kararlılığıyla şekilleniyor.
4. Kaynaklar Değil, Rehberler: Geleceğin Meslekleri Raporu 2025 beceri gelişimi, insani etkileşim, öğretmenin güçlenmesi ve geleceğe hazır öğrenenler yetiştirmemiz gerekliliğini vurguluyor. Bunun için de öğretmenlerin ve öğrencilerin sadece kaynaklara değil rehberlere de ihtiyaçları var. Bu rehberlerin sadece öğrenmeyi ya da öğretimi kolaylaştırmasının ötesinde yaratıcı öğrenme/öğretme deneyimlerine sürüklemesi ve bireyselleştirilmiş ortamlar sunması gerekiyor.
5. Küresel Ağlar, Yerel Etkiler: Öğrenme sınır tanımadığında büyür, insanlar birbiri ile etkileşime geçtikçe derinleşir. İyilik ve özenle başlayan her yerel girişim tıpkı konferansta sözü geçen LEARNigeria ve Project Power Global örneklerinde olduğu gibi binlerce kişiye ulaşan küresel bir harekete dönüşür.
6. Sorgulayan ve Yön Veren Öğrenenler: Gelecekte “ne olmak istiyorsun” yerine “hangi zorluklara meydan okumak istiyorsun” ya da “hangi sorunları çözmek istiyorsun” sorularını yöneltmeliyiz öğrencilerimize. Bu yaklaşımın merkezinde merak var. Meraktan eyleme uzanan yolculukta onlara nasıl rehberlik edeceğiz? Belki de eğitimcilerin en kritik sorusu bu.
Biliyoruz ki yapay zekâ öğrenebilir, analiz edebilir, hatta tahmin edebilir. Ama hissetmek, anlam kurmak ve umut etmek hâlâ bize özgü. Biz eğitimcilerin eğitimdeki en büyük görevi, “insanı, insan yapan” değerlere tutunarak çocuklarımızı geleceğe taşımak olmalı. Çünkü ne kadar değişirse değişsin dünya, geriye kalan tek şey insanlığımız.
IB Global Conference: All That Remains Is Our Humanity
What makes us human? Following the traces of this ontological question that humanity has sought to answer for centuries, I find myself feeling increasingly lost since artificial intelligence entered our lives. What gives meaning to our existence? Is it thinking? Feeling? Acting? As educators discussing Education 5.0, perhaps it is time we revisit one of our most fundamental questions.
The books I read, the talks I watch, and the discussions I join often fail to go beyond dictating what opportunities and fears technology and AI will bring. Yet, I am on a different quest. The person who inspired me was Olli-Pekka Heinonen, whom I listened to at the IB Global Conference 2025 last week. The former Finnish Minister of Education and current Director General of the International Baccalaureate (IB) believes that the transformation of education will stem not from technology, but from human self-awareness. According to him, four qualities distinguish humans from artificial intelligence: (1) shared intentionality, (2) engaging with and learning from the world, (3) bodily presence and wisdom, and (4) care and good intention.
“We are living in an era of complexity, of searching, and of crystallizing what it means to be human.”
Olli-Pekka Heinonen
In an age where technology has become our constant companion, we must ask ourselves as educators: “How can we place the values that make us human at the heart of learning?” The IB Global Conference held in The Hague brought together over 1,650 education leaders from 88 countries under the theme Our Humanity, Connected — all seeking answers to this question. Opening with Heinonen’s compelling arguments, the conference became a hub for profound discussions on how to prepare our children for a meaningful life. Among educators filled with questions and curiosity, one shared understanding resonated: We learn through connection, and learning gains meaning when it returns to the essence of being human.
Alongside Heinonen, who emphasized that a human-centered approach is not just a vision but a responsibility, Dr. Mo Olateju shared the transformative power of public–private partnerships in education. In her closing keynote, Katja Schipperheijn captured attention with her unique concept of liminal leadership, reminding us that children are not only being prepared for the future—they are already shaping it.
The IB opened the door to a new understanding, one that places self-awareness, resilience, passion, ethical responsibility, and empathy at its core; that encourages feeling, sensitivity, and collaboration; and that values taking action for a better world over achieving high test scores. I hope these messages go beyond a “romantic” idealism and truly empower the children who will face countless global and local challenges. There’s no time to lose; we must act now. As IB graduate Ziyaan Virji, who built a network of eighty thousand young leaders, said: “Tomorrow never comes, start today.”
One quote from young entrepreneur and conference speaker Arrisa Roy stayed with me: “If you want to be different, you have to do things differently.” We must indeed do things differently—but how? Perhaps it begins with good ideas, small steps every day, and connecting with people whose hearts and minds you trust. That’s how the “ripple effect” begins. Maybe it means slowing down, trying to make sense of our complex world, being part of it, not just observing change, but recognizing the beauty in the interactions that create it. Are we expecting too much of ourselves as educators? Maybe. But isn’t it worth trying, if it helps our students reach their full potential?
Here are a few key messages I carried with me from this inspiring conference:
1- Learning Through, Not From, Technology: AI was one of the strongest themes of the conference. Yet, the focus was not on AI’s place in education, but on balancing it with human capabilities. Digital literacy, critical thinking, ethical awareness, and curiosity are redefining the learner profile of the future. The goal is not to compete with technology, but to place it at the service of humanity.
2- Transforming School Climate Through Continuous Growth: Tools, approaches, and routines that center on teachers learning from one another are gaining attention. Classroom visits and peer dialogues conducted not for evaluation but for shared learning, and efforts to make learning visible, are transforming the culture of schools.
3- Systematizing the Culture of Teacher Learning: One of the greatest strengths of IB schools is embedding professional growth into their culture. It’s not only about new teachers receiving IB training but also about experienced educators identifying their own areas for renewal. This commitment shapes a genuine learning ecosystem within schools.
4- Not Just Resources, But Guides: The Future of Jobs Report 2025 highlights the need to focus on skill development, human interaction, teacher empowerment, and preparing learners for the future. To achieve this, both teachers and students need not only resources but guides, individuals who go beyond facilitating learning and inspire creative, personalized learning experiences.
5- Global Networks, Local Impact: Learning grows without borders and deepens through human interaction. Every act of kindness and care can evolve into a global movement, just like LEARNigeria and Project Power Global, both featured during the conference.
6- Inquiring and Empowered Learners: In the future, we should ask our students not “What do you want to be?” but “What challenges do you want to take on?” or “What problems do you want to solve?” At the heart of this approach lies curiosity. How will we guide students on their journey from curiosity to action? Perhaps this is the most critical question for us educators to consider.
We know that AI can learn, analyze, and even predict. But to feel, to make meaning, and to hope, these remain uniquely human. Our greatest mission as educators must be to carry our children into the future by holding on to the values that make us human. Because no matter how much the world changes, the only thing that truly remains is our humanity.
