Öğretmenliğin doğası değişti. Artık yepyeni bir meslek. Bu söylemimin kesinlikle bizi son dönemde tartışmalara sürükleyen, seçmeli pedagojik formasyon dersinin sebep olduğu itibarsızlaşma ile ilgisi yok. Aksine, geleceğe yön verecek tek mesleğin “yeni öğretmenlik” olduğunu iddia ediyorum. Yeni öğretmenin tanımını, altı yıl önce Öğretmen 2.0 kitabımda belki de şu an için hiç de hayal edemeyeceğim bir içgörü ile yazmıştım. Bunun üzerine, insanlığı yaşam mücadelesine sürükleyen bir pandemi atlattık, eğitim sistemini kökten sorguladığımız online ve hibrit eğitimleri deneyimledik, şimdi de bir baktık ki yapay zeka ve büyük veri günlük hayatımızın vazgeçilmez parçaları oluvermiş. İklim değişikliğinden, okyanusların asidifikasyonundan, biyoçeşitliliğin azalmasından, temiz su ve gıdaya nüfus yoğunluğu yüzünden ulaşamamaktan, pandemi ve halk sağlığı sorunlarından, politik ve ekonomik krizlerden bahsedeceğimiz yıllar var önümüzde. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını hayatta kalma mücadelesi ile geçireceğiz hiç şüphesiz. İçinde bulunduğumuz bu antroposen çağın ekosisteminde teknoloji ve kitle imha silahlarının ışık hızıyla gelişmesi bizleri ister istemez endişelere sürüklüyor olacak. Bir de bakacağız ki yalnızca etik sorumluluğu olan ve insani değerlere sahip çıkan insanlar doğa ile bir yaşayabilecek.
Her şeyi eğitime ve öğretmene yüklemenin büyük bir haksızlık olduğunu düşünenlerdenim. Ancak bu düşünce yine de bu çağda öğretmene biçtiğimiz yeni rolleri ve tanımlamaları değiştirmiyor. Farkındalık kazanmalı ve buna göre kendimizi uyarlamalıyız. Biliyoruz ki kendini uyarlayamayan yapılar değişen sistem içinde yok olur. Yeni ekosistemde insan artık sadece bir kaynak değil aynı zamanda bir “aktör”. Bu aktörün en önemli amacı da etki yaratmak. Bu bakış açısında bireyler, kurumları ve organizasyonları değiştirebiliyor. İşte “kaos teorisi” burada önem kazanıyor. Bu teori, başlangıç noktasında verilen küçük kararların zaman içerisinde bizleri farklı yerlere götürebileceğini söyleyen bir teori. Bu öğreti, eğitim sistemindeki mekanizmalar ile öyle örtüşüyor ki örneğin; öğrenme ortamında yarattığınız küçük bir değişikliğin öğrencilerinizin davranışlarını etkilediğini hatta uzun vadede değiştirdiğini gözlemleyebilirsiniz, kullandığınız bir öğretim yönteminin ya da dijital teknolojinin öğrenme başarısını artırdığını ölçersiniz, esnek ve sürekli üzerinde uyarlamalar yaptığınız bir müfredatın öğrencilerinizin ihtiyaçlarını karşıladığını bilirsiniz ya da okulunuzda gerçekleştirdiğiniz yeni bir yatırım ya da fiziksel donanımla eğitim sisteminin verimliliğini artıracağını farkedersiniz. Kısacası, eğitimin karmaşık ve dinamik doğasını zamanında yapılan küçük dokunuşların yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Bu dokunuşu yapabilecek aktörler de tabii ki öğretmenlerdir.
Post-endüstri döneminde, endüstriyel üretimden bilgi üretimine doğru bir kayma olmasından dolayı, artık eğitim sistemlerinin de en değerli kıymetleri, insan sermayesi (bilgi, beceri, yetkinlik, uzmanlık), bilgi sermayesi (büyük veri, bilgi, ağ) ve organizasyonel sermaye (kültür, değerler, inançlar, normlar) oldu. Tüm bu kıymetler üzerinde insanın birey olarak ve organizasyonun kendisinin etkisi çok büyük. Herkesin liderlik gücü var. Dolayısıyla okullarda öğretmenler, öncelikle bir lider, sonrasında bir aktivist olmalı. Çünkü organizasyon içindeki bireylerin hareket etmesine, hareket halindeyken süreçlerini değerlendirmesine ve nihayetinde hareketine yön verip devam etmesine ihtiyaç var. Yeni eğitim ekosistemi bu dinamizmi gerektiriyor.
Daha kapsayıcı ve destekleyici bir role büründü öğretmen. Artık sadece bilgiyi aktarmıyor, çünkü onun yerine bilgiyi aktaran, sentezleyen ve hatta yeni fikirler üreten yapay zeka uygulamaları var. (bknz. Chat GPT ile Eğitim, Pedagoji, Öğretmen ve Okul Üzerine Sohbet) Öğretmenin yeni kimliği ise daha çok bir “akıl hocası”. Aynı eski Yunan’da ya da Çin’de olduğu gibi bir filozof. Endüstri çağından, fabrikalaşmadan bir kurtuluş, bilgeliğin tekrar kutsandığı döneme ait bir rol bu. Eleştirel düşüncenin, yaratıcılığın ve etik davranışın ön plana çıktığı bir rol. Çok değerli, çok da kutsal. Belki bu zamana kadar hakettiğinin üstünde değer biçiliyordu öğretmenlik mesleğine, ancak bundan sonrası asıl bu değeri fazlasıyla hak ediyor olacak. Belki de tüm dehaların öğretmenlik mesleğine soyunması, ülkelerin eğitim politikalarının temelinde olmalı.
Peki bilge rolündeki “yeni öğretmen” nasıl biri?
Birey Olma Yolculuğunda Öğrencileri Desteklen: Öğretmen, öğrencilerini bilgi, beceri ve tutumlarını geliştirecek etkinliklere, tartışmalara ve öğrenme deneyimlerine katılmaya, liderlik rolleri üstlenmeye teşvik ederek, onların birey olarak gelişmelerini amaçlar. Böylece, öğrencilerini gerçek dünyaya hazırlayabilir.
Akıl Hocası: Öğretmen, öğrencilerine mentorluk desteği verir. Onların hem akademik hem de sosyal ve duygusal alanda yaşadığı kişisel zorluklarını aşmalarına yardımcı olur. Öğretmenin öğrencilerinin becerilerini geliştirmek üzere rehberlik etmesi ve destek olması, onların tam potansiyellerine ulaşmalarını sağlar.
Teknolojiyi Etkin Kullanan: Teknolojinin hayatımızda vazgeçilmez bir yere gelmesi ile birlikte öğretmen, ilgi çekici ve etkileşimli dersler hazırlamak için teknolojiyi entegre etme konusunda yetkindir, beceriklidir. Öğretmen, öğrenmeyi daha ilgi çekici ve verimli hale getirmek için sanal sınıflar, videolar, online değerlendirmeler kullandığı gibi yapay zekayı da öğrencilerine bir kişisel asistan gibi nasıl kullanılacağını öğretir.
Esnek ve Çevik Bir Tutuma Sahip: Öğretmen yer ve zaman kaygısı duymadan eğitim süreçlerini sürdürür. Böylece eğitimi daha erişilebilir ve kaliteli hale getirir. Aynı zamanda karmaşıklık ve belirsizlikle de mücadele etmek için uzmanlığını artırır, meslektaşlarıyla iş birliği içinde çalışır ve deneyimleri üzerinde dönüşümlü düşünür, diğerleriyle paylaşır.
Umutlu Düşünen: Öğretmen, engeller ya da sınırlamalar yerine olasılıklara ve fırsatlara odaklanır. Bu olumlu düşünme şekli öğretmenin çözüm aramasını, olumlu sonuçları öngörmesini ve bir durumun faydasına odaklanmasını sağlar. Böylece, zorluklar karşısında daha iyi problem çözmeye, karar vermeye ve esnekliğe sahip olduğu gibi, yaratıcılığı, motivasyonu, genel refahı ve memnuniyeti artar.
Organizasyonel Kültürün Destekleyicisi: Öğretmen, parçası olduğu organizasyonun değerlerine, inançlarına sahip çıkar, tutum ve davranışlarıyla tutarlıdır; birlikte çalışmayı, karar vermeyi ve etkileşimi önemser; saygı ve güven çerçevesinde diğerleriyle pozitif iletişim kurar; öğrenci gelişimini merkeze koyar; sürekli gelişime inanır; başarıları birlikte kutlar ve zorlukları birlikte kucaklar.
Etki Yaratan, Değer Üreten: Öğretmenin değişim yaratan (changemaker) rolü, öğrencilerin yaşadığı toplumda değişimin aktif öncüleri olmaları noktasında onları güçlendirmeye ve onlara ilham vermeye odaklanır. Öğretmen, eleştirel düşünme, yaratıcılık ve sosyal sorumluluğu teşvik eder, geleneksel eğitim öğretim bakış açısının ötesinde bir öğrenme ortamı oluşturur.
Yerel ve Küresel Sorunların Farkında Olan: Öğretmen, öğrencilerini ve kendini yerel ve küresel sorunların çözümünde aktif kılar, kapsayıcı bir kültürel anlayışa sahip çıkar, girişimcidir, öğrencilerinin kutunun dışında (out of box) düşünmesine ve kendilerini güvenle ifade etmelerine fırsat yaratır.
Değerli eğitimci Sevinç Atabay’ın bir sunumunda “Kimsenin size değer vermesini beklemeyin. Siz değer üretin, etki yaratın.” sözü bana bu blog yazısını yazmak için ilham vermişti. Son dönemde kurumların karşı karşıya bırakıldığı ekonomik çıkmaz, post pandemi döneminin eğitimciler üzerindeki tükenmişlik tortusu, okul organizasyonlarındaki öğretimsel ve motivasyonel liderliğin eksikliği, yeni nesil velilerin deneyimsizliği, kaygıları ve müdahaleleri, öğrenme kayıplarının bitmek bilmez telafileri, öğrencilerin duygusal ve sosyal açlıkları bir süredir beni düşündürüyordu. Biliyorum ki tüm bu paradigmaların içinde “yeni öğretmen”in dönüşümü hızlı ve sancısız olmayacak. Ancak bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Öğretmenin “madur” kimliğinden soyunması, kendini bulması ve kozasını yırtıp atması gerekiyor. O rengarenk kanatlarını şimdi çırpması gerekiyor ki geleceğe çocuklarımızı taşıyabilsin.